Sivil Örgütler Oluşturmak Farz Görevimizdir

Ali Rıza Demircan 2022-06-08

Sivil Örgütler Oluşturmak Farz Görevimizdir

 

 

 

 

 

 

 

Allah'ın rızasına yönelerek insanlığın yararına olan hayırlı işleri birbirimizle yarışarak yapmak ve yapılmasına çağrıda bulunmak Kur'ân'la belirlenmiş görevimizdir. 1İslâm Dini'nin, olgun aklın, ilmin ve olumlu geleneğin gerektirdiği maruf olan işlerin yapılmasını sağlamaya çalışmak, kaçınılması gereken dinî ve aklî şerler-zararlılar olan münker'den bizzat veya bilvasıta sakındırmak da Allah'ın rızasına yönelerek insanlığın yararına olan hayırlı işleri birbirimizle yarışarak yapmak ve yapılmasına çağrıda bulunmak Kur'ân'la belirlenmiş görevimizdir.1

Yapılması ve öncülük edilmesi gereken hayırlar-faydalar gibi sakınılması ve de sakındırılması gereken şerler-zararlılar da pek çoktur. Bunların önemli bir bölümü de tek tek fertlerin güç sınırlarını aşacak büyüklükte ve etkinliktedir.

Büyük şerler ve hayırlar organizeli birlikteliklere dayanmaktadır

İletişim ve ulaşım imkânlarının alabildiğine geliştiği dönemimizde mesela şerler, bir diğer ifadeyle insanlığın zararına oluşumlar anti demokratik çıkar amaçlı politikalarla oluşturulmaktadır. Etkili kurumlar aracılığıyla, hukuk dışı yasalarla, siyaset-sermaye-medya ve mafya birlikteliğiyle vücuda getirilmekte, güç lobileri ve sivil örgütlerle geliştirilmektedir.

Maddeci kültür ve eğitim sistemleri, haram cinselliği ve yıkıcı şiddeti özendiren medyasal yayınlar, kamu mallarını peşkeş çektiren uygulamalar, maddî ve manevî işkenceler, faîli meçhul cinayetler, ilgisiz bırakılan yoksul kesimler, giderek sayıları ve bağımlıları artan içki, kumar ve fuhuş merkezleri, din ve düşünce hürriyeti üzerinde şiddetlenen baskılar ve daha nicelerini, değinilen organize güçler tarafından oluşturulan ve de sakındırılması gereken şerlere-zararlılara örnekler olarak verebiliriz.

Oluşturulmaları ve geliştirilmeleri yolunda çağrılar ve fiili öncülükler yapılması gereken hayırlar da organize birliktelikleri gerektirmektedir.

İnsan hakları ve özgürlüklerini korumak ve katılımcılık bilincini geliştirmek, maddî ve manevî gelişimi sağlayıcı ahlâkî, sosyal ve ekonomik projeler üretmek, kimsesiz çocuklar, yoksul yaşlılar, tedaviye muhtaç çaresizler ve aşsız insanlar için özel tesisler kurmak, İslâm'ın inanç ve ahlâk esaslarını, sosyal adâlet ilkelerini yaymak ve örneklendirmek, müsbet düşüncelere ve faydalı atılımlara güç vermek ve daha pek çoklarını, yapılması ve öncülük edilmesi gereken hayırlar olarak hatırlatabiliriz.

Verilen misallerden anlaşılacağı gibi hayırların da, şerlerin de büyük bir bölümü organizeli birliktelikleri gerektirmektedir. Evet, demokratik birliktelikler zarûridir. Birlikteliklerin amacına göre ihtisas gereklidir, ilgi ve fedakârlık da elzemdir.

Bu sebepledir ki Rabbimizin çağları kuşatan Kitabı Kur'ân-ı Kerim'de şöyle emir buyurulmaktadır:

"İçinizden hayra çağıran, dinin ve aklın faydalı bulduklarını emreden, dinin ve aklın zararlı gördüklerinden de sakındıran bir topluluk olsun. Kurtuluşa erecekler yalnızca onlardır."2

Açıkça anlaşılacağı üzere biz mü'minlerden iman ve gaye birliği içinde hayırlara çağırmak, özel deyimiyle emr-i bilma'ruf yapmak ve münker'den sakındırmak görevini üstlenecek ve bu uğurda yoğunlaşacak topluluklar oluşturmamız emrolunmaktadır.

* * *

Hayırlara çağırmak ve dinî emirler ve aklî güzellikler olan ma'rufu emretmek, birbirini tamamlayan görevlerdir. İlki çağrıyı, ikincisi öncülüğü gerektirmektedir. Dinî yasaklar ve aklî çirkinlikler olan münkerden sakındırmak ise konu ile ilgili meşhur bir peygamberî buyruğa göre üç aşamalı bir vazifedir.

Fiilî atılımlarla şerler önlenecek, zararlılar faydalılara, çinkinlikler güzelliklere dönüştürülecektir. Bu yapılamıyorsa, yapılması gerektiği dile getirilecek, yapabilecekler uyarılacaktır. Bu da yapılamıyorsa olumsuzluklara karşı kafa ve gönül planında tavır konulacak, psikolojik savaş verilecektir.3

"Güç ölçüsünde yapmaya çalışmak"4 genel kural olduğu için Kur'ânımızın bizlere yüklediği değinilen özel amaçlı birliktelikleri, yaşadığımız dönemin imkânları içinde değerlendirerek belirginleştireceğiz.

Daha açık bir ifadeyle gerekli vakıf, dernek, sendika, birlik, oda ve benzerleri gibi demokratik sivil örgütler oluşturacak, var olanlarına da katılımlarımızla canlılık kazandıracağız. Bu sivil örgütlere radyo, televizyon ve eğitim kurumları gibi kültürel ve iktisadî nitelikli yapılanmaları ve benzerlerini de katabiliriz.

Birliktelikler oluşturmak her bir İslâm toplumu için Farz-ı Kifaye'dir. Ama öncülük yapabilecek özel kabiliyetliler için armağanları büyük olacak Farz-ı Ayn bir görevdir. Hiç şüphesiz önemli olan, birliktelik oluşturmaktan çok Allah'ın rızası hedeflenerek güç birliği içinde kültürel, sosyal ve ekonomik atılımlar yapmak, etkinlik sağlamaktır.

Bunun için gerekli olan şuurlu ve gayeli yardımlaşma da Rabbimiz tarafından emrolunmaktadır. Mâide Sûresi'nin ikinci âyetinde inançlarımızı yaşamamızı engelleyen kişilere mütecaviz olmamamız öğütlendikten sonra şöyle buyurulmaktadır:

"Bir ve tâkva (insanlara yarar sağlamak ve yaradana itâat etmek) ilkeleri üzerinde yardımlaşınız. (Bu amaçdan saparak) Allah'a isyan ve insanlara zarar verme yolunda dayanışma içine girmeyiniz. Allah'a kulluk çizgisinde yaşayınız. Şüphesiz Allah cezalandırması şiddetli olandır."

İlâhî mükâfat ve cezaya inanılmaksızın insanlık yararına sürekli ve çileli atılımlar yapılamayacağı bir gerçek ise de -doğrusunu Allah bilir- dayanışmayı içeren birlikteliklerin kurulmasının biz Mü'minlere emrolunması ilâhî emirlerin ancak inananlara verilir olması sebebiyledir.

Bu sebeple bizim dışımızda kurulmuş olup insan hakları ve özgürlüklerini savunmak ve doğayı korumak gibi insanî amaçlarla çalışan sivil örgütlerle de yardımlaşabiliriz.

Zalimlere karşı mazlumları korumak amacıyla cahiliyet döneminde kurulan hılfül-füdül isimli soylu kuruluşu, Peygamberlik döneminde hatırladığında -böyle bir oluşum için bugün bile çağrılsaydım hiç durmaz katılırdım- buyuran Peygamberimiz bu yolda örneğimizdir.

* * *

Mücadele Sûresi'nde "Size (insanlığın yararı ve mü'minlerin faydası için) ayağa kalkınız denildiği zaman fırlayınız"5 buyurulmaktadır.

Ayağa kalkmanın, kalkılmışsa kulvara girmenin, girilmişse yarışı sürdürmenin tam zamanıdır.

Hutbemizi bir âyetle bitiriyorum:

"Rabbimizin bağışlamasına ve de kulluk çizgisi üzerinde yaşayanlar için hazırlanmış gökler ile yer kadar geniş Cennet'e ulaşmak için birbirlerinizle yarışır gibi koşuşun."6

1- Hac 77, Maide 48

2- Al-i  İmran 104

3- Et-tac 1/29, Mişkatül-Mesabih Hn. 157

4- Teğabun 16

5- Mücadele 11

6- Al-i İmran 133

 

Anahtar Kelimeler :

Paylaş


Yorum Sayısı : 0